Dolar (USD)
32.29
Euro (EUR)
34.67
Gram Altın
2398.68
BIST 100
10247.75
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE

11 Şubat 2023

Sofist(ler) Çağı

Post/modern bir çağın tüm nitelikleri giderek hayatımızda belirginleşirken, çağı, toplumu adlandırmalar da dikkat ederseniz hızla değişmektedir. Disiplin toplumunu anlamaya çalışırken, kontrol toplumunun tüm aparatlarıyla hayatımızda tecrübe etmekteyiz. Yaşadıklarımızı ve geçişteki hızlılıkları dikkate aldığımızda Byung Chul Han’ın “Yorgunluk Toplumu” adlandırmasını hazmetmeye çalışıyorsunuz.

Yine 1990’lı yıllarda “bilgi toplumu” adlandırmasını hazmetmeye çalışırken, dijitalleşme ve sanallaşma o kadar insanın etrafını sardı ki, metaverse kavramının birden hayatımıza çöktüğünü (ama gerçekten çöktüğünü) gördük. Nihayetinde insanın hakikatle ilişkisinde bir başka boyutun ve ilişkilerin öne çıktığı “post-truth”denilen durumu anla(t)maya çalışıyoruz.

“Bugün”ü okurken “dün”den yardım almanın önemli ve gerekli olduğunu düşünenlerdenim. Yaşanan gelişmeler insanda sürekli daha iyiye gittiğimiz gibi bir algı oluşturmaya devam ediyor. Ancak böyle bir şey söz konusu değil. İnsan kendi ürettikleri içine kilitlenerek teknolojik anlamdaki gelişmelerden yola çıkıp böyle bir yanılsamaya düşüyor. Halbuki asıl ölçüm aracının “insanlık” dediğimiz şeyin kalitesi üzerine olması gerekmektedir.

Peygamber kıssalarını okurken en fazla dikkatimi çeken şeylerden birisi, peygamber(ler)e muhalefet edenlerin kendilerini ileri noktalarda görmeleri ve geçmişteki insanlardan farklı olduklarını vurgulamalarıdır. Bu tür içerikli çağdaş söylemleri duyunca, direkt bu ruh halini hatırlamaktayım. Halbuki insanın dijital çağda yaşasa da manuel bir varlık olduğu asla unutulmamalıdır. Dikkatle bakıldığında olup bitenlerin çok daha rafine bir biçimde yapıldığı daha iyi anlaşılacaktır. Bu açıdan geçmişteki insanlara anakronik bakmamak gerekir.

Yine iletişim çağında bulunduğumuz sıklıkla vurgulanmaktadır. Bir o kadar daha vurgulanan şey de, iletişim çağında yaşanan iletişimsizliktir ki, insanın insan(lığ)a değme oranını bize vermektedir. İletişim önemlidir ve elbette pozitif yönde insan için girdilerinden bahsedebiliriz. Ancak bir o kadar da görüntü kirliliği ve yalıtıklık da getirmiştir. Belki tüm bunlar birlikte düşünülmelidir.

Esas olarak üzerinde duracağım mesele ise hakikat ve gerçeklikle temas olacaktır. Tam da bu noktada doğru bilgi”nin önemi hemen kendisini göstermektedir. Bilgi çağında olduğumuz ve bilgiye kolay ulaşılabilirlik en fazla dile getirilen söylemlerdendir. Fakat “bu bilginin değeri nedir” diye sorulduğunda önümüze bir dizi kavram ve soru(n)lar gelmektedir. Nitekim islam düşüncesinde de sıklıkla vurgulanan üst düzey bilgi burhani bilgidir. Kabaca akli muhakeme ve olgusal temellere dayanan bilgidir burhan. Fakat bütün bilgiler bu düzeye ulaşamamaktadır.

Burada daha çok dikkat çekeceğimiz bilgi türü son kertede bir safsata olan sofistlerin kullandıkları bilgi türüdür. Daha çok retorik yani hitabete ve muhatabı ikna etmeye dayalı olan bu bilgi türü çoğunlukla manipülasyonu içermektedir. Eski Yunan’da sofistlerin gezerek birçok konuda insanlara konuşmaları, örneklerinde görüleceği üzere “hakikat”le sahici bir irtibatı esas almamakta, bir şekilde farklı bir resim çizerek söylemin doğruluğuna muhatabı inandırmaya çalışmaktaydı.

İçinde yaşadığımız ve farklı kesitlerden farklı şekilde adlandırılan çağımız, bilgiye kolay ulaşılabilirlik ve dijital niteliklere sahip olmakla birlikte tam da sofist bir mentalitenin zemininde hareket etmektedir. Reklamlar tam da bu sofist mantığın görünür canlı örnekleridir. Fakat içinde yaşadığımız çağda reklam mantığı her yere sindiği için, aslında sürekli reklam seyredilmektedir. Doğrusu “retorik” tarafından kuşatılmış, retoriğe maruz kalmış bir insan olarak kendimi yorgun hissediyorum.

Not: Depremle birlikte yaşanan acının büyüklüğü de görülmektedir. Cenab-ı Allah’a (CC) bu tür afetlerden ülkemizi ve insanlığı korumasını niyaz etmekteyim.