İsrail terör şebekesi, esir takasıyla kendi adamlarını aldıktan sonra bir kez daha Gazze’ye saldırdı!

Evet, esirlerini kurtardı, sonra bombalarını yeniden masumların üzerine yağdırdı.

Dünyanın gözü önünde, insanlığın aklıyla alay edercesine!

“Ben istersem yaparım, kimse de ses çıkaramaz!” diyen bir eda ile, bütün dünyanın onurunu ayaklar altına aldı.

Ve maalesef, haklı çıktı…

Batı yine sessiz, Arap dünyası yine kör, ümmet yine suskun!

Birleşmiş Milletler’den cılız kınamalar, Avrupa’dan ikiyüzlü açıklamalar, Arap saraylarından ise sadece korkak sessizlik yükseliyor.

Ama asıl sözüm, garantör ülkelere!

Gazze için söz veren, barışın teminatı olduğunu iddia eden sizlere!

Neredesiniz?

Masum çocukların cesetleri toplanırken hangi garantörlükten, hangi onurdan bahsediyorsunuz?

Sözünüz, imzanız, insanlığınız nerede?

Garantörlük, sadece diplomasi masasındaki fotoğraflarla olmaz!

Gazze bombalanırken sustuğunuz her saniye, o masumların kanı sizin de ellerinize bulaşıyor!

İsrail’in saldırıları sadece bir askeri harekât değildir; bu, insanlığın sabrını, ümmetin onurunu, Allah’ın adaletine olan inancı sınayan bir zulümdür.

Ve siz, garantör olmayı kabul edip bu zulme göz yumanlar, tarihin en ağır suç ortakları arasında yer alacaksınız!

Ey ümmet!

Gazze sadece bir şehir değildir; Gazze, yüreğimizin aynasıdır.

Gazze yanarken susmak, kendi kalbimizin sönmesine izin vermektir.

Bugün Gazze’ye sırt çevirenler, yarın kendi kapısında aynı ateşi bulacaktır.

İsrail zulmüne sessiz kalan garantörler bilsinler ki, Allah’ın adaleti asla şaşmaz.

Mazlumun duası arşa yükselir, zalimin saltanatı ise kendi kibriyle yıkılır.

Gazze’nin toprağı şehit kanıyla sulanıyor, ama bir gün o kanlar, adaletin filizini yeşertecek.

O gün geldiğinde, zalim de, garantör de, susan da hesabını verecek!