YAPAY Zeka ve Matematik Zirvesi. Yer: Erzurum Teknik Üniversitesi.

Maarif Davamız adlı güzel organizasyonun gönüllüsü Prof. Dr. Osman Çakmak Hocamızın “Sömürge sistemi nasıl işliyor?” sorusunu yönelttiği kişi, iyi bir yapay zeka uzmanı…

*

Şöyle cevap verdi:

“Bizim ekonomi bir tencereye benziyor…

Altını başkası yakıyor, kapağını başkası kapatıyor, buharını da başkası alıyor!

Bize düşen tek şey bulaşıkları yıkamak…”

Osman Çakmak Hoca yapay zeka uzmanına bu soruyu niçin sordu?

Çünkü sunumunda çok kritik bir uyarısı vardı:

“Yapay zekâ çağında kendi ontolojini ve bakış açını inşa edemezsen, başkalarının algoritmalarında bir oyuncak figürüne dönüşürsün.”

Aslında sömürgeci düzenin işleyişi de tam bu mantığa dayanıyor.

Formül basit, acı ama gerçek:

“Sen üretme, sen çeşitlendirme, sen güçlenme…

Sen ancak başkalarının ürettiğini satan bir aracı, bir acente ol.”

Bu formül dün iktisatta böyle işlerdi, Bugün yapay zekâda, veride ve algoritmalarda aynı şekilde işler.

1. Geleneksel üretimin önü tıkanır.

Milyonlarca insanın yüzyıllık üretim çeşitliliği bir anda “verimsizlik” etiketiyle yok sayılır.

Rekabet oluşmaz; pazar küresel devlere yem edilir.

2. Özelleştirme masalı devreye girer.

“Özel sektör daha verimli çalışır” diye süslenen politikalarla,

milli ve yerli servetler çok uluslu şirketlerin eline geçer.

Hikâyenin devamı malum:

Bir kısmı kapatılır, bir kısmı parçalara bölünür, bir kısmı ithalat bağımlılığına mahkûm edilir.

3. Devlet kurumları önce çöker, sonra ‘kurtarılmak için’ (!) satılır.

Bu, tüm dünyada sömürge düzeninin klasik taktiğidir.

Krizler Neden Hep Yerli Üreticiyi Vurur?

Çünkü krizler çoğu zaman birer “tesadüf” değil, yerli güçlenmesin diye ayarlanan tazyik vanalarıdır.

Bin bir emekle büyütülen yerli şirketler batar,

Sonra “yabancı sermaye” gelip uygun fiyata toplar. Her krizde sahne aynı: El değiştiren şirketler, kaybolan markalar, kapanan fabrikalar…

‘Üretemezsen, en iyi ihtimalle acente olursun.’

Sömürge düzeninin ana felsefesi budur. Küçük akarsular, büyük nehirlerle birleşip Batı’nın kapitalist okyanusuna akmaya zorlanır.

Yerli olan ise “ucuz” pazarlar karşısında korumasız bırakılır;

Biri birer iflas bayrağı çeker.

Sonuç: Faiz, Dolar ve Euro Kıskacındaki Ekonomi Yerli üretim zayıfladıkça döviz bağımlılığı güçlenir.

Bu döngü kırılmadan ekonomik bağımsızlık mümkün değildir.

Üniversiteler ve Bilim Dünyası Nasıl Sömürgeleştiriliyor?

Yabancı dilde yayın teşviki → Bilginin Batı’ya taşeronlanması

Yerli patent ve faydalı ürüne destek sıkıntısı,

Üniversite-sanayi toplumu ilişkisi yok gibi…

Sonuç: Beyin gücü kendi ülkesine değil, küresel sistemin laboratuvarlarına çalışır.

Toplumu Meşgul Eden Yapay Kutuplaşmalar

Afrika’da aşiretler birbirini yer;

Bizde de sağ–sol, laik–antilâik, sen–ben kavgaları…

Enerjimiz tükenir,

Arkadan malı götüren yine sömürgeciler olur.

Bizdeki Tarihî Süreç: Tanzimat → 1950’ler → Darbeler →

Sömürgeleşme süreci Tanzimat’la başlar,

1950’lerle hızlanır,

Darbelerle (60–71–82) kurumsallaşır.

- Çözüm Yok mu?

“Takma akılları” bırakıp

kendi yönetim sistemimizi kurmadan çıkış yok.

Bizim bin yıllık bir devlet aklımız,

İlim-irfan saçan bir medeniyetimiz,

Ve insanlığa bilim, sanat ve adalet götüren bir tarihimiz var.

Cemil Meriç’in dediği gibi:

“Tarih kitapları Haçlıların bu ülkedeki en büyük zaferidir,

seni köksüz sanan senin müfredatın.”!

Kuşatmayı göremezsen,

Medyanın ve eğitimin baktırdığı yere bakarsın.

Bir Anekdot:

Bir Iraklı, New York’ta küçük bir kızı kuduz köpeğin saldırısından kurtarır.

Basın gelir:

-“Yarın gazetelerde başlık şöyle olacak:

Cesur New Yorklu küçük kızı kurtardı.”

Adam der ki: “Ben New York’lu değilim.”

-“O zaman:

Kahraman Amerikalı küçük kızı kurtardı.”

- “Amerikalı da değilim.”

“Peki nerelisin?”

- “Iraklıyım.”

Ertesi gün gazetenin manşeti:

“Kökten dinci bir Iraklı, masum Amerikan köpeğini öldürdü.”

Sömürge düzeni böyle işler:

Hakikati ters yüz eder, seni kendine yabancılaştırır, sonra seni kendi toprağında misafir gibi

yaşatır.

*

Sağ olasın Osman Çakmak Hoca!