Kur’an’ın o çarpıcı hitabı kulaklarımızda yankılanıyor: “Ey iman edenler! Allah’a, peygamberine, peygamberine indirdiği kitaba ve daha önce indirdiği kitaba iman edin. Kim Allah’ı, meleklerini, kitaplarını, peygamberlerini ve âhiret gününü inkâr ederse iyice sapıtmıştır.”
Bu ayet aslında bugünkü halimizi anlatıyor. Hepimiz Müslüman’ız, kimliğimizde, nüfus cüzdanımızda, pasaportlarımızda “İslam” yazıyor. Ama Kur’an adeta bize diyor ki: Ey Müslümanlar! Gelin gerçekten Müslüman olun! Çünkü imanımız sadece isimde kaldı, hayatımıza inmedi.
Bugün ümmet parçalanmış, fırkalara bölünmüş, birbirine düşman olmuş durumda. Gazze’de kardeşlerimiz bombaların altında can verirken, biz ekran başında seyirciyiz. Çocukların cesetleri enkaz altından çıkarılırken, Müslüman ülkelerin başkentlerinde ışıklar ve eğlenceler sürüyor. İman bu mudur? Kitaba iman bu mudur? Âhirete iman bu mudur?
Allah’a iman ettiğimizi söylüyoruz ama O’nun dinini hayatın dışına itiyoruz. Peygamberi sevdiğimizi söylüyoruz ama onun mirasını terk ediyoruz. Kitaba iman ettiğimizi söylüyoruz ama kanunlarımızı, ticaretimizi, siyasetimizi ondan değil, batının reçetelerinden alıyoruz. Âhirete iman ettiğimizi söylüyoruz ama dünyaya taptığımızı her halimizle belli ediyoruz.
İşte bu yüzden bugün ümmet zillet içindedir. Çünkü Allah izzeti, sahici imana bağlamıştır. Sadece kimlikte yazan “Müslüman”a değil, hayatıyla, ahlakıyla, adaletiyle Müslüman olana…
Ey Müslümanlar! Gelin Müslüman olalım. Gelin yeniden Kur’an’a dönelim. Gelin Peygamber’in izini günlük yaşantımıza taşıyalım. Gelin Gazze’nin acısını kendi acımız bilelim, ümmetin derdiyle dertlenelim. Çünkü iman, sadece dilin sözü değil, kalbin tasdiki ve hayatın pratiğidir.
Unutmayalım: İman yarım kalırsa ümmet de yarım kalır. İman parçalanırsa ümmet de parçalanır. Yeniden dirilişin yolu, eksiksiz, tavizsiz bir imandan geçiyor.