Ey insan…

Bir toplumun yükselişi de çöküşü de çoğu zaman dışarıdan değil, içeriden başlar. Ve içeriyi çökerten şey çoğu zaman düşmanlar değil, dost zannedilenlerdir. Rabbimizin şu uyarısı tam da bu yüzden sarsıcıdır:

“Ey iman edenler! Yahudileri ve Hristiyanları dost edinmeyin. Onlar birbirlerinin dostlarıdır. Sizden kim onları dost edinirse şüphesiz o da onlardandır. Allah zalimler topluluğunu hidayete erdirmez.”

Bu ayet bir nefret çağrısı değildir; insanlarla kavga edin demek değildir. Bu ayet bir uyanıklık ilanıdır. Kalbin kimden etkilendiğine, kimden yön aldığına dikkat etme çağrısıdır. Çünkü dost dediğin, sadece sohbet ettiğin kişi değildir; karakterinin mimarı, yürüyüşünün eşlikçisidir.

Bugün ümmetin içine düştüğü hâle bakınca şu çıplak gerçek karşımıza çıkıyor:

Biz yanlış dostlukların ağır bedelini ödüyoruz.

Kimlik yerine çıkarı merkeze koyduk. İlke yerine güç aradık.

Onur yerine onay peşinde koştuk.

Sonra da kendi elimizle güç verdiğimiz dostların, en ihtiyaç duyduğumuz anda bizi yüzüstü bırakmasına şaşırdık.

Gazze’de çocuklar bombalar altında can verirken, Batı’nın “dostluk” dediği şeyin ne kadar sahte olduğunu görmedik mi?

Irak’ta, Suriye’de, Yemen’de dökülen kanı kim durdurdu?

Milyonlarca mültecinin dramında kim omuz verdi?

İnsan hakları diyenler, Müslüman kanı akarken neden sağır kesildi?

Ayetin mesajı tam burada anlaşılır hâle geliyor:

Rabbimiz bize düşmanlık değil, basiret emrediyor.

Düşmanlık inşa edin demiyor; fakat kalbinizi, kültürünüzü, kimliğinizi; sizi hiçbir zaman gerçekten savunmayacak, değerlerinizi paylaşmayacak güçlere teslim etmeyin diyor.

Çünkü yanlış dostluk, yanlış yön getirir.

Yanlış yön ise ümmetlerin çöküşüdür.

Bugün yaşadığımız kimlik buhranı, ahlaki aşınma, kültürel çözülme, ekonomik bağımlılık… Hepsi birer sonuçtur.

Sebebi ise açıktır:

Hangi kapıları açtığımızı, hangi gönüllere yaslandığımızı unuttuk.

Dostluğu imanla değil, çıkarla ölçtüğümüz sürece

çökmeye devam edeceğiz.

Güçlü görünenlerin gölgesinde kimlik aradıkça

yok olmaya devam edeceğiz.

Başkasının değerini kendi değerimiz yerine koydukça

benliğimizi kaybetmeye devam edeceğiz.

Oysa hakiki dost bellidir:

Seni Hak’tan ayırmayan, seni kimliğinden uzaklaştırmayan, seni kendine benzetmeye çalışmayan…

Yani değerine sadık duran.

Ümmet bugün bir yol ayrımında:

Ya yanlış dostların gölgesinde tükenmeye devam edecek,

ya da Rabbimizin uyarısını ciddiye alıp yeniden doğrulacak.

Unutma…

Düşmanlar bir toplumu yıkamaz.

Onu yıkan, dost diye bağrına basılan yanlış kişilerdir.