Hazîre, genellikle camilerin, tekkelerin, türbelerin veya medreselerin çevresinde bulunan, çevresi duvarla çevrilmiş küçük mezarlıklara verilen isimdir. Bu alanlara, çoğunlukla o yapıya hizmet etmiş önemli kişiler, âlimler, şeyhler, hayır sahipleri veya vakıf kurucuları defnedilirdi.
Süleymaniye Camii sadece bir ulu mabet değil, aynı zamanda Osmanlı’nın zarafetini, sanatını ve devlet kudretini yansıtan bir külliyedir. Caminin çevresini kuşatan hazire ise bu ihtişamın ebedileştiği mekânlardan biridir. Bu yazımızda, hazirede yer alan türbelerden mezar taşlarına kadar her ayrıntıda gizlenen “İstanbul’un sırlarını” gün yüzüne çıkarıyoruz. Osmanlı Devleti’ne 46 yıl boyunca padişahlık yaparak en uzun süre tahtta kalan hükümdar olan Kanuni Sultan Süleyman’ın türbesi, Süleymaniye Camii haziresinde yer alır. Sekizgen plan üzerine inşa edilen ve kubbeyle örtülü olan bu yapının mimarisi, dönemin ihtişamını yansıtan detaylarla doludur.
İÇERİDE KİMLER YATIYOR?
Tek kubbe altında sekiz sanduka bulunmaktadır: Rabia Sultan, Sultan II. Ahmet, Sultan II. Süleyman, Kanuni Sultan Süleyman Han, Mihrimah Sultan (Kanuni’nin kızı), Saliha Dilaşub Sultan, Asiye Sultan, Mihrimah Sultan, babasının sağ yanında medfundur. Bu yerleşim dahi ailevi bağların ve saray içindeki önem sıralamasının bir yansıması gibidir. Kubbe, malakari tekniğiyle (alçı kabartma) süslenmiştir. Aynalar ve doğal taşlarla zenginleştirilen bezemeler kubbeye göz kamaştırıcı bir görkem katar. Türbenin bir diğer dikkat çeken özelliği ise çift cidarlı kubbe yapısıdır. Çinilerle süslü iç duvarlar, kasnak kotuna kadar mavi ve turkuaz tonlarının ahengini yansıtır.
SADE VE ZARAFETİN SİMGESİ
Kanuni’nin eşi, Ukrayna asıllı ve Osmanlı tarihine “Hürrem Sultan” olarak geçmiş olan Roksalana’ya ait türbe, sadeliği ve zarafetiyle dikkat çeker. Dışarıdan sekizgen görünmesine rağmen içeriden onaltıgen planlıdır.Hürrem Sultan, Şehzade Mehmed (II. Selim’in oğlu), Bir Hanım Sultan (isim bilinmemektedir), Süsleme Sanatı, Çini süslemeleri özellikle çiçek motifleriyle ön plana çıkar. Kubbe kısmında ise neredeyse hiç kalem işi bulunmamaktadır, bu da türbeye mistik bir sadelik kazandırır.
MEZAR TAŞLARINDA GİZLENEN DUYGULAR
Süleymaniye haziresinde yalnızca padişahlar değil, devrin önemli simaları ve sıradan vatandaşlar da ebedî istirahatgâhlarını bulmuştur. Hazirede 518 mezar taşı bulunur. Bunlardan biri ise sembolik diliyle dikkat çeker: "Bir gonca gül idim, kırıldı dalım…" Kıble duvarına yakın bir mezar taşında bir genç kızın kabrine ait lahitte, duvak kabartması, fiyonk, kurdele ve çiçek motifleri yer alır. Ayak ucundaki kırık gonca gül ise ömrü henüz on yedi yaşında solmuş bu genç hanımı temsil eder. Taşı yontan Rum sanatkâr P.C. Pascalidi’dir. Bu taş, dönemin mezar taşı sanatında figüratif anlatımın ne kadar derinlikli olduğunun bir delilidir.
HAZİREDE YATAN DİĞER ÖNEMLİ İSİMLER
Mehmed Emin Âli Paşa (1815–1871)- Tanzimat’ın üç büyük devlet adamından biri. Beş kez sadrazamlık yapan Âli Paşa, Osmanlı’nın modernleşme yolculuğunda eğitim ve dış politika başta olmak üzere birçok alanda reformlar gerçekleştirmiştir. Ölümünden sonra Süleymaniye haziresine defnedilmiştir. Hüseyin Avni Paşa (1821–1876)- Abdülaziz’in tahttan indirilmesinde rol oynayan Paşa, 1876’da Mithat Paşa’nın konağında suikaste uğrayarak hayatını kaybetmiştir. Mezarı Süleymaniye haziresindedir. Hüseyin Nazım Paşa (1854–1927)- Beyoğlu mutasarrıflığı ve çeşitli valilik görevlerinde bulunmuş, gazetecilik ve edebiyatla da ilgilenmiş bir Osmanlı paşasıdır. 20. Yüzyılda tasavvufi hareketin önemli isimlerinden olan Nakşibendî şeyhi Mehmet Zahit Kotku da bu hazirede metfundur. Kendisi aynı zamanda Hacı Bayram Veli yolunun modern dönemdeki temsilcilerindendir. Hafize ve Yusuf Özal 8.Cumhurbaşkanı Turgut Özal’ın annesi Hafize Özal ve kardeşi Yusuf Özal da buradaki mezarlığa defnedilmişlerdir. Bu durum Süleymaniye’nin, geçmiş ile bugünü birleştiren manevi bir merkez olmaya devam ettiğini göstermektedir.
Son Söz: Bir Şehir Hafızası Olarak Süleymaniye
Süleymaniye Haziresi, taşların diliyle konuşan bir tarih müzesidir. Kanuni’nin kudreti, Hürrem’in zarafeti, Tanzimat’ın sancıları ve bir genç kızın yarım kalmış hayatı... Hepsi bu mekânda bir arada. Her mezar taşı bir kitap, her kabir bir hikâyedir. İstanbul’un ruhunu tanımak isteyenler için Süleymaniye sadece bir cami değil, geçmişin ruhunu taşıyan bir sır kapısıdır.