Bu çağın çocuğu değilim

Asi ruhum imkân vermez ruhbanlığa

(M. Kurtoğlu)

Şiir, yazılması en zor edebi türdür bana göre… Zor yazılan zor da okunur… Zira dikkat ister, hiçbir şeyi atlamadan okunmak ister. Şiirin anlama dair ipuçları kelimeler arasında kendisini öyle bir saklamıştır ki onu kaçırdığınızda tekrar tekrar okumak zorunda kalabilirsiniz. Hele de bir şiir kitabını tahlil etmek ve tanıtma istiyorsanız daha da dikkatli ve temkinli olmak zorundasınız.

Bugün Mehmet Kurtoğlu’nun son şiir kitabı “Kara Dehlizlerde Ben” üzerine bir değerlendirme yapmaya çalışacağım. Nisan ayında Çıra Yayınları arasında çıkan kitap, karanlık bir sokakta yürüyen bir insan silueti görselli kapağıyla ilgi çekiyor. 128 sahifelik kitapta birbirinden farklı konularda ve farklı tarihlerde yazılmış 53 şiir bulunmakta…

Kitabı okuyup kendimce önemli bulduğum mısraları işaretledikten sonra, şairin şiir poetikası hakkında bir araştırma yapma gereği duydum. Zira kafamda oluşan fikirler ile şairin şiir hakkındaki fikirleri arasında bir bağ kurmam gerekiyordu. Daha önce çıkan kitapları hakkında yazılanlar, şair ile yapılan söyleşiler ve şairin şiire dair yazdığı yazılar, kafamdaki soruları cevaplamama yardımcı oldu.

Mesela bu yazılardan onun bir şiir tarifine rastladım. Kurtoğlu’na göre şiir, “şairin yaşadıklarının ruhunda şekillenip ilhamla kâğıda dökülmesidir. Kâğıda dökülen şiir, okunduğunda bir başka yürekte, bir başka gönülde karşılık bulur.”

Kurtoğlu’nun şiirleri okuduğumda onun “protest ve asi ruhlu bir şair” olduğu yönünde kafamda bir fikir oluştu. Bu isyankâr ruh onun şiirlerine coşkunluk katan bir saikti. Kendisi de bir yazısında “Coşkuyla yazan bir insanım. İlham nerede nasıl gelirse öylece yazarım.” diyor. Şiirlerin geneli göz önüne alındığında bu tavır net olarak hissediliyor. Şair, şiirlerini içine doğduğu gibi, lafı eğip bükmeden, nasıl hissetmişse o şekilde yazmış. Elbette yazdığı gibi de yayınlamamış. Zira her şair gibi Kurtoğlu da şiirlerini demlenmeye bırakıp sonra onu tekrar ele almış…

Kurtoğlu'na göre şiir, insanın ruhuna dokunmalı ve zihnini canlandırmalıdır. "Kara Dehlizlerde Ben" kitabındaki şiirler de bu anlayışın bir yansıması olarak öne çıkıyor. Şairin “Öncelikli olarak şiir benim hayatımdır. Acısını çekmediğim, bedelini ödemediğim yahut tanık olmadığım hiçbir şeyi şiirime dâhil etmedim. Şiirim bir nevi benim özel ve gizli hayatımdır” sözü, kitabın ilk şiiri olan ve kitaba adını veren "Kara Dehlizlerde Ben" şiirinde somutlaşıyor. Şiir, "memurum" dizesiyle başlayıp, "hocaydım", "aşığım", "Müslümanım" ve "muhalifim" gibi bölümlerle şairin farklı kimliklerini ve iç dünyasını yansıtıyor. Bu şiirde dikkat çeken bazı mısralar şunlardır:

“Zihnim firari bedenimden / Bambaşka bir halde kendimi böcek sanıyorum” (13)

“Kutsal bir ineğe dönüşüyor demokrasi/ Kurban etmek vacip hükmünde” (16)

“Kim yaşamış ölümden öte özgür ve eşit!” (17)

“Kadın hayattır diyerek öldürüyorlar kadını/ Destanları ağıt ve ölüm üstüne” (19)

“Acı üzerine kurmuş iktidarını dünya / Bana göre değil bu yaşam” (20)

“Kara dehlizlerde geziyorum avare ve serseri/ Ruhumu emzirecek bir meme bulamıyorum” (21)

Kurtoğlu şiirleri benin ötesinde içtimai hatta cihanşümul mesajlar içeriyor. Eşine ve kızlarına yazdığı şiirlerinde kendi özelini yazsa da Kudüs, Bosna, Halep, Mekke, Arap Krallıkları, Amerika ve Zenciler gibi şiirlerinde dünyanın yüzleşmekten korktuğu vahşeti, katliamları ve talanları haykıran mısralarında mahşeri bir vicdanın haklı isyanını duyabiliyorsunuz.

Ona göre şiir insan eksenlidir, insandan doğar, insana yönelir. İnsanda yankısını bulur. Kurtoğlu bu bilinçle şiirlerini yazarken çağının bir tanığı olmanın verdiği sorumlulukla kalemini insanlığın dertlerine amade eder. Bu hususta söylediği şu sözler gayet manidardır. “Dert insanı söyletir, derler. İşte toplumsal sorunları da bireysel sorunları da şiirle dile getirmeye çalıştım. Şair çağının tanığıdır elbette çağının sorunlarını, yaşadığı toplumun dertlerini eserlerine, özellikle de şiirlerine dâhil eder. Yoksa bir anlamı olmaz edebiyatın. Örneğin ben kendimi anlatıyorum derken, gerçekte toplumun bir parçası olarak tam insanları anlatıyorum demektir.”

Yazımı Kurtoğlu’nun birkaç mısraıyla sonlandırıyorum.

“Her aşk şehvetimsi bir ölüm saklar içinde/ Her ölüm kahramanlık” (26)

“Kirlenirken ecnebi çizmeleriyle Beyt’ül Harem / Utansın kabilesini öven cahiliye şairleri” (29)

“Her zaman bir avdır zenci Afrika’da/Her zaman bir akbabadır Amerika!” (32)

“Aşk ela gözlerinde Mecnûnî bir çöl/ Taşıyamam ağırlığını bakışlarının” (33)

“Kekeme bir şiir yazarım senden ilhamla/Dilim lal kesilir, gönlüm hilal, yalnızlığım ihtilal!” (34)

“Tek tabanca dolaşmak özgürlük/Baba olmak krallıkmış” (40)

“Ağır aksak ilerleyen vagonlar/Bitmeyen bir şarkı gibi uzayıp gider raylar üstünde” (46)

“Öldürmek zalimlere mahsus/Yaşatmak mazlumlara” (63)

“Bosna bir rüya şehir, cennetten bir köşe/Doğmuş yeşilin ve suyun bileşkesinde” (78)

“Issızlık şiir söyletir, yalnızlık şarkı” (114)

“Savaşmadık/Savaşır gibi göründük yalnızca/Utancımız çok büyük/Affet bizi ey Kudüs” (113)